Cuma, Şubat 15, 2013

Kanunlara AİHM ayarı...

BÜŞRA ERDAL-ANALİZ
 
Hükümet, ceza yargılaması ve terörle mücadeleye dair kanunların sebep olduğu sorunlu uygulamaları ortadan kaldırmak için yasa çalışmaları yapıyor. Bu çalışmalar da “paket” olarak karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki günlerde meclise getirilecek olan 4. Yargı paketi de bunlardan biri. Her değişiklik öncesi olduğu gibi yine paketin getirdiği “somut” yeniliklerle birlikte bir de daha çok “temennileri” konu alan haberler yapılıyor. 4. Yargı paketinin, Ergenekon ve Balyoz ve KCK davaları sanıklarının tahliyelerini içerecek düzenleme olduğu söyleniyor. Halbuki Adalet Bakanlığının yaptığı açıklamalarda bu şekilde bir sonuç çıkmıyor. Çünkü bu davaların sanıklarının yargılandığı suç maddeleri paketin konusu değil.

Şimdiye kadar ortaya çıkan bilgiler ve açıklamalara göre, 4. Yargı paketin ana konusu “düşünce ve ifade özgürlüğü”. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM)’in kararları ve yaklaşımlarına göre adım atılıyor. Mahkemelerin bazen “özgürlükçü” bazen de “suç” olarak tanımladığı eylemler için yasal dayanak getiriliyor.

Terörle Mücadele Kanunu(TMK)’nun 6 ve 7’inci maddesiyle ilgili “terör propagandası”suçu kaldırılmıyor ama “cebir ve şiddet eylemlerini övmeden” yapılan açıklamalar suç olmaktan çıkıyor. Yine aynı şekilde TCK’nın “suçu ve suçluyu övme” başlıklı 215’inci maddesinin de bu yönde değişikliğe uğrayacağı belirtiliyor. Bu değişikliğin anlaşılabileceği en iyi örnek de “sayın Öcalan” ifadesi. Yıllardır bu ifadeyi kullanmaktan yargılanan siyasetçiler olmuştu.Ancak zaten Yargıtay 9.Ceza Dairesi Mayıs 2012’de KCK davası sanığı Hatip Dicle ve BDP'li Selim Sadak'a “Sayın Öcalan” tabirinden dolayı açılan davada bu ifadenin suç olmadığını içtihat haline getirmişti. Yargıtay, bu sözlerin ifade özgürlüğünü düzenleyen, “Anayasa'nın 26, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin Sözleşme'nin 10. maddesi kapsamında” olduğunu ifade etmişti. Ancak geçmişe bakıldığında  Adalet Bakanlığı 2008 yılında bir soru önergesine verdiği cevapta, 7 bin 887 kişinin "sayın" dedikleri için yargılandığını açıklamıştı. 2006-2007 yıllarında ise bu suçtan 949 kişi ceza almıştı. Dolayısıyla, 4. Yargı Paketi deYagıtay’ın bu içtihadının kanuni dayanağı haline  gelecek. Üniversite öğrencilerinin sadece “pankart” asma gibi suçlardan tutuklanmaları da tarihe karışan uygulamalardan olacak. Kanuna göre, açıklama, bildiri basma, yayınlama, pankart açmanın “terör propagandası” olup olmadığını yine şartlarına, “cebir ve şiddet” unsuru olmasına göre yargı mensupları tespit edecek.

Pakette ayrıca, halkı askerlikten soğutma suçunun hapis cezası kaldırılacak. Bu da tamamen “düşünce ve ifade özgürlüğü” içinde olan bir düzenleme. İşkence suçunda zamanaşımının işlemeyeceği düzenlemesi getirilecek. Sonuç olarak, paketin içeriğine göre, “darbe teşebbüsü, terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği” gibi suçlardan yargılanan Ergenekon ve Balyoz sanıklarını ilgilendiren boyut yok. KCK davasında da sınırlı sayıda sanığı etkiliyor. Zaten Ergenekon ve Balyoz davası sanıklarını etkileyebilecek en önemli adım 3. Yargı paketiyle atılmıştı. “Denetimli serbestlik” uygulamasında üst hapis sınırı kaldırılmıştı ve tahliye hakimlerin takdirine bırakılmıştı. Hala da bu yasal kural geçerli. Yani sadece bu paket “teknik” olarak büyük rakamlarda tahliye getirmiyor. Bu yönde kamuoyunda algı oluşturmak da hatalı bir yaklaşım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder