Pazar, Şubat 10, 2013

Baro, demokrasi kahramanlığı peşinde (09.02.2013-Zaman Gazetesi)






[HABER YORUM] DENİZ AYDIN

İstanbul Barosu, 6 Nisan 2012’de Silivri’de görülen Balyoz davasının duruşmasını basarak tarihinde eşi bulunmayan bir etkinliğe imza attı. Yargılama sürerken mahkemeye karşı bildiri okudu.
Bunun üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı da, Baro Başkanı Ümit Kocasakal ve 9 yönetim kurulu üyesi hakkında, “yargı görevini yapanı engelleme ve etkilemeye çalışmak” suçundan  iddianame hazırladı. Baro yönetimi hakkında 2 yıldan 4 yıla kadar hapis istendiği için, Avukatlık Kanunu’na göre, mevcut görevleri düşüyor. Beyoğlu İlçe Seçim Kurulu’nun Ekim 2012’deki seçimde ikinci olan Hukukun Üstünlüğü Platformu’ndan 8 üyeyi baroya bildirmesi ve yeni gelen üyelerin de bundan sonraki süreci belirlemesi gerekiyor.

 Baro, tahmin edilebileceği gibi, kanun gereklerini yerine getirmiyor ve bu durumu ‘anti demokratik’ bilinen kimliğinden “demokrasi kahramanı” çıkarma sürecine dönüştürmeyi amaçlıyor. Ama bu süreç, Baro için kamuoyu nezdinde kendini aklama işlevi göremez çünkü tarihindeki adaletsizlik ve hukuksuzluk girişimi o kadar çok ki, ona yetmez.

Aynı grubun başkanlık yaptığı Baro, 2004’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki başörtüsü davasında devletin yanında müdahil oldu. 2009’a gelindiğinde Ergenekon davası sanıkları askerler için mahkemelere tahliye dilekçesi verdi. Bir gün bile avukat hakkı için eylem yapmayan yönetim, Ergenekon soruşturmasında dinlenen hakimler için Taksim’de yürüyüş yaptı. Bir sonraki aşamada ise Balyoz davasında olduğu gibi doğrudan mahkeme salonlarını bastı, bildiri okudu. Sorgu aşamasında sahip çıkmadığı KCK davası sanığı avukatlara şimdi sahip çıkıyor, DHKP-C soruşturması şüphelisi avukatların yanından ayrılmıyor. 

Bütün bunlara baktığımızda baronun eylemlerinin, darbe davalarına, darbe karşıtlarına karşı gücünü artırmak için tabanını genişletmeye yönelik  olduğu anlaşılıyor. Son basın açıklaması da bu düşünceyi çok net deşifre ediyor. Yönetim, iktidarın kendilerini sindirmeyi amaçladığını, mağdur olduklarını söylerken bile Danıştay’ın avukatlara başörtüsü serbestliği verdiği kararını eleştiriyor. Kadın avukatların bu en temel hakkına karşılık  Baro, “Vermiş olduğu kararda, yargının kurucu unsuru olan avukatlık mesleğini “serbest meslek” olarak tanımlayarak bu itibarsızlaştırma çabaları içinde yerini almıştır.” diyor Danıştay için. Yani Baro’nun hak ve hukuk açısından durduğu yer hâlâ aynı.

Baro, kanuna karşı direnme kararı alıp yönetimi bırakmayacağını açıkladı ve olağanüstü genel kurul kararı aldı. Olağanüstü Genel Kurul, baroyla ilgili herhangi bir yönetim değişikliğine neden olmuyor. Ama baronun kanuni düzenlemeye göre görevi bırakmaları gerçeğini kabul ettiğini ama bunu uygulamadığını gösteriyor. 11 Şubat 2013 Pazartesi günü Hukukun Üstünlüğü grubu da bu konuda açıklama yapacak. İlçe seçim kurulunun atacağı adımlar da baro yönetimi için bundan sonraki süreci belirleyecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder