Cumartesi, Haziran 08, 2013

Tesettürlülere karşı kullanılan “nobran” dil üzerine..




Tesettürlülerin yaşam tarzı, kıyafetleri ile ilgili tartışma hiç bitmiyor. Hatta son günlerde daha da arttı. Ve bugünlerin meşhur deyişiyle “nobran” bir dille müdahaleye maruz kalıyor. Nobrandan kastım da bazı başörtülüler için kullanılan “süslüman” tanımı. Başörtülü arkadaşlara da sordum, bu tanımı “ağır ve hadsiz” buluyorlar ve incinmişlik söz konusu. Ben de katılıyorum, ve ekliyorum bunu söylemek tam anlamıyla “hadsizlik, nobranlık”.


Biz yine de, bu konuda çuvaldızı kendimize iğneyi  karşı tarafa batıralım. Önce iğneden başlayıp, sevgili başı açık arkadaşa seslenelim; dindar da olsa, başörtülü de olsa olayımız “kadın”. Yani nefis kriteri araya giriyor, bunu bir unutmasanız keşke. Karşı tarafın kadınları, özellikle eli kalem tutanlar, klavyeyle ahbap olanlar başörtülünün de kendisi gibi kadın olduğunu, süslenmeyi sevdiğini düşünerek, empati kurarak yorum yapsanız keşke.  Ama zaten başörtüsü düşmanlığı, antipatisi olanlara ise bir şey söylemeye gerek yok. Allah’tan hidayet dileyelim.


Çuvaldız kısmına gelince, orası epey fazla.  Bir “Müslüman” olarak temsil noktasında başörtüsü tercihimiz olduğuna göre, hassas olmamız da gerekli. Yani olay sadece “benim tesettürüm benim kararım” demekle kapatılacak, bireysel özgürlüğümüzle sınırlı değil. 


Ve gelinen noktada, tesettürlü kadınların en büyük handikabı, başı açık kadınları kopya ederek kendilerince hem “modern” hem de tesettürlü  bir çizgi oluşturmaya çalışmaları. Ultra topuklu renkli ayakkabılar, dar pantolonlarla; şekil ile öz’ün birbirinden fersah fersah uzaklaşması, niyet ile yapılanın arasına, Ağrı dağı ile Lût gölü kadar mesafe girmesi... Halbuki, tesettürün ruhuna uygun bir kıyafet tarzı ile hem daha şık ve daha özgün hem de güzel giyinebilmek mümkün. 


 Başı açık kadınların modasını takip etmek, tesettürlülerin ucuz ve kolay yolu tercih etmelerinden kaynaklanıyor.  “Tesettür!” moda dergileri de bu konuda en büyük kötülüğü yapıyor desek yeri. Başörtülülerin zevklerini geliştirmelerine değil, copy-past kolaycılığına alıştırıyor. Ortaya da, tesettür ya da başörtü değil, ne idüğü belirsiz , tanımlanamayan bir varlık, bir durum çıkıyor. Doğrusunu söyleyeyim, ben açık kadınlara yönelik moda dergilerini daha beğenip zevkle takip ediyorum. Çünkü orada bir taklit ya da sunilik yok. Başı açık kadının kullanabileceği kombinasyonlar var. Ben de oradaki renk uyumu ve parçaları inceleyip kendimce gözlem yapıyorum. Ama tesettür iddiasındaki dergilere baktığımda tamamen taklitten oluşan bir yol benimsediklerinden çiğ ve sakil geliyor. Esası,özü arka plana atıp, sadece başörtüsünü şekle indirgeyip yine başörtülülere kötülük yapılıyor. Aynı, başörtüsünü siyasi simge, irtica simgesi gören şekilci laikçiler gibi. 


Ve sonuç olarak biz başörtülüler, dikkat edelim, tamam. Ama başörtülüler, herhangi bir açık kadına ya da erkeğin giyimine karışıp nobran bir dille onları aşağılamıyorsa, onların da bunu yapmaya hakkı yok.  En azından zaten dahil olmadığınız bir kategoride fikir beyan ederken bari bireysel özgürlükleri temel alıp söz söyleyin.