Çarşamba, Ocak 07, 2015

Bir Ceylan’ın değeri…




Bir Ceylan’ın değeri 28 bin 208 lira 85 kuruşmuş… Yani, Yeni Türkiye’de anlaşılacak dilde söylemek gerekirse, 28 altın varaklı kadeh ediyor…12 yaşında havan topu ile öldürülen bir çocuk için, Türk yargısı böyle buyurdu.  

Ceylan, Diyarbakır'ın Licê ilçesine bağlı bir mezrada , 28 Eylül 2009 günü hayvanlarını otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan havan topu ile öldürüldü. Öldürülmedi aslında, parçalandı. Evden çıkarken makarna yapmasını istediği annesi, onun parçalarını eteğine topladı biraz sonra. Bu hayattan, annesinden son dileği bir makarna kaldı ve bir de 7 yaşında çektirilen o tek fotoğraf. Hayata şaşkınca bakan, kara gözlerini büyükçe açmış. Bütün hayatının tek mirası o bir kare fotoğraf. Ama en büyük miras annesine, babasına kalan acı.
Peki devlet, yargı ne yaptı? Ceylan’ın faillerini buldu mu, yargıladı mı? Koca bir “hayır”. Havan topunun atıldığı karakol belli iken tek bir sorumlu yargı önüne çıkmadı. Soruşturma dosyası boşluğa faili meçhul olarak bırakıldı. Taksirle ölüme sebebiyet suçundan soruşturma açıldığı için, 15 yıllık zamanaşımı süresi var. Bunun 5 yılı geçti bile, geriye kaldı 10 yıl. Ceylan’ı bir de 10 yıl sonra, dosyasının tamamen kapatıldığında hatırlayacağız belki.

28 altın varaklı kadeh = Ceylan 

Failler bulunamadı, ceza soruşturması sonuçlanmadı. Diğer yandan olayın hukuki boyutu, devletin aileye ödeyeceği tazminat ile ilgili karar da yeni çıktı. Devlet aileye Ceylan için ne biçti? Dört yıl sonra 28 altın varaklı kadeh parası. Yavrusunun parçalarını topladığı eteğine sığacak 28 kadeh kadar değer verildi Ceylan’a. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, 5 yıl sonra 28 bin 208 lira 85 kuruşa hükmetti. 

Maddi tazminat nasıl hesaplanıyor? Mahkemeler, maddi tazminatın tespitini bilirkişiye bırakıyor. Bilirkişi de, ölenin yaşı, mesleği, cinsiyeti, çevresi, eğitimi gibi etkenleri göz önüne alarak matematiksel bir hesaplama yapıyor. Yargıda bir muamma bir durum, bu davalar, kumar oynamak gibi. Bir mahkeme yüksek rakamlar verirken başka mahkeme tam tersi karar verebiliyor. Ceylan için, hangi bilimsel veriler dikkate alındı bilmiyoruz.  Bilirkişi, “zaten Diyarbakır Lice’de bir kız çocuğu, ailesinin durumu iyi değil, okuma ihtimali yoktu, erkenden evlenme ihtimali yüksek. Evlenene kadar da asgari ücretten şu kadar yardımı olurdu” diye yaklaşmıştır belki. Ceylan, hayvanları otlatırken ölmüştü. Belki de bunun üzerinden hesaplamıştır. Ama annesi Ceylan’ın “savcı” olmak istediğini söylüyor. Zaman zaman hayvan otlattığı kızının teşekkür-takdir alan bir öğrenci olduğunu, kendisine "Anne ben savcı olacağım" dediğini anlatıyor Saliha Önkol. Ceylan’ın hayallerinin değeri böyle, ama bilirkişi o anki yaşamına göre oldukça “gerçekçi ve menfaatçi” bir karar vermiş, devletin menfaatine. 

Bahçeşehir'de villada ölmek ile Diyarbakır mezra'da ölmek farkı..

Mahkemenin Ceylan için öngördüğü tazminatı görünce aklıma Münevver Karabulut cinayeti geldi. Münevver, 3 Mart 2009’da 17 yaşında ünlü ve zengin bir ailenin oğlu tarafından parçalanarak öldürüldü.  Ceylan da 28 Eylül 2009’da 12 yaşında hayvan otlatırken, bir karakoldan üzerine gelen havan topu ile. Google’a “Münevver Karabulut” yazınca 390 bin sonuç çıkıyor, Ceylan Önkol yazınca 64.500. Medyanın ve Türk kamuoyunun ilgisini ve mahkemenin yaklaşımını belki de bu sonuç belirliyor. 

Münevver için rekor bir tazminat çıktı; 37 bin 500 lira maddi ve 1 milyon 250 bin lira manevi olmak üzere toplam 1 milyon 287 bin TL'lik tazminat ödenmesi kararı. Bu da Mayıs 2014’te Yargıtay tarafından onandı. Türk yargısı matematiksel bir hesapla “destekten yoksun kalma” tazminatı olarak Ceylan için 28 bin 208 TL 85 kuruş belirlerken Münevver için 37 bin 500 lira belirledi. Fark bu kadar değil, Ceylan için manevi tazminata hükmedilmedi. Ailenin çektiği ızdırab ve acı, yargının kör yanına denk geldi. Münevver Karabulut için 1 milyon 250 bin TL manevi tazminata hükmedilirken Ceylan Önkol için “hiç”. Olaylar farklı, kasıtlı işlenen suç durumu tabi ki sonucu etkiler ama arada niye bu kadar uçurum var? Münevver için Garipoğlu ailesi, Ceylan için ise devlet tazminat ödeyeceği için mi? Burada Münevver için niye yüksek tazminat veriliyor diye sorgulamıyorum tabi ki, Ceylan için niye hiç manevi tazminat verilmiyor. Ceylan’ın acısının niye hiç değeri yok devletin yargının gözünde. Türkiye’de İstanbul Bahçeşehir’de villada öldürülmekle Diyarbakır Lice’de bir mezrada hayvan otlatılırken öldürülmek arasından niye bu kadar uçurum var, fark niye bu kadar açık? 

Türk yargısı o kadar adil ki, kuruşuna kadar hesaplamış Ceylan’ın canını, hani son nefesini bile saymış diyeceksiniz. Ama yargının hesabı ortada, Ceylan’ı hayattan çıkarınca o boşluğun değeri 28 bin 208 lira 85 kuruş. Bu yargı matematiği bizi kandırıyor, vicdanımızı canımızı kanatıyor hocam.  

kanayan bir kar yazısı..



"kar yılınız kutlu olsun!” diye başlamak isterken  söze;benim için güzel olan kar, kar'dan bir evi olan  için ne kadar zor... düşüncesi  geldi aklıma ve boğazıma  düğümlendi kelimeler. diyecektim, diyemedim… yeni bir hikaye istiyordu istanbul,yeni bir hikaye  istiyorduk biz. farklı... bir günde milyonlarca kişi, milyonlarca hikaye yazdı  yaşamaklarında, gülüşlerinde, hüzünlerinde. ve belki de kaç milyon tanesi yazılamadı, dona kaldı yarım tebessümlerde, dona kaldı  gözyaşlarında.  ayakkabısı  olmayan bir çocuğun ayağında, paltosu olmayan bir ihtiyarin teninde. bakışlarında,umudunu yitirmiş bir annenin...


 hep farklı bir hikaye diyorduk ya; bilemedik bizim hikayemizin yaşanmışlıkta bir karşılığının olmadığını, hayat çizgisine bir tortu bile bırakmadığını, gerçekle ilgisinin olmadığını. Bir kenarda donarak ölen on dört yaşındaki çocuğun hikayesiydi tamamlanmış, en gerçek olan. bilemedik... epeydir bir kara çalınmıştı alnına istanbul'un, biz'in yitirdiklerimizden,unuttuğumuz kardeşlerimizden, bir kenarda ölen dilsizlerden, acı son'la biten hikayelerden. ve KAR  ötelerden gelen, indirilen. alnımızı akladı. bir rahmetti bize,bir imtihandı diğerlerine...