Salı, Temmuz 08, 2014

Bir algı operasyonu başarısı; AYM’nin Balyoz kararı…



Anayasa Mahkemesi(AYM)’nin,  Balyoz kararı hem özgürlükler hem de AYM’nin ceza yargılamasına yaklaşımı açısından örnek teşkil ediyor. Eskiden nadir olarak “Yüce Divan” ve çoğunlukla kanun iptal başvurularına bakan AYM, artık ceza yargılamasında, suçla mücadelede etkin rol alıyor. Bir “süper temyiz” makamı değil ama, bugüne kadar verdiği kararlarıyla büyük suç dosyalarında yüzlerce mahkumun tahliyesinin önün açtı. 

 Bu açıdan AYM’nin en önemli kararlarından Balyoz’un gerekçesini irdelemek gerek. AYM, 237 mahkumu tutuklu bulunan Balyoz dosyasına dair tanık dinletme ve dijital verilerin tartışılması noktasında ihlaller olduğunu tespit etmişti. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ın tanık olarak dinlenmemesine dair ihlal kararı normal. Ama “dijital verilere” dair tespitleri oldukça sorunlu.  AYM’nin 237 başvurucu ile ilgili verdiği kararın gerekçesinin ana omurgasını sanık avukatlarının iddiaları oluşturmuş. Kanunda şart olarak yazdığı halde, Adalet Bakanlığı’ndan sanık vekillerinin iddialarına cevap istenmemiş. Dolayısıyla kararda Bakanlık görüşü yok. Bu açıdan “tek taraflı” bir duruş hakim. Sanıkların iddialarını önüne alıp, buna karşı Balyoz mahkemesinin gerekçeli kararından örnekler alarak karşılaştırma yapmış. Neticeden, mahkemenin özellikle “dijital delillerin sahteliği” iddiasına verdiği cevapları yeterli bulmamış. Yani Balyoz mahkemesi, AYM’yi ikna edememiş. Mesela AYM, sanıkların aldığı bilirkişi raporlarının önemli olduğunu savunuyor. Yerel mahkeme ise, raporları yazan bilirkişilerin hakim yerine geçip kanaat bildirdikleri ve üsluplarından dolayı tarafsız olmadıklarına kanaat getirdiğini ,bu noktada delil olarak itibar etmediğini söylüyor. AYM de, mahkemenin, savcıların aldığı raporlar kadar sanıkların aldığı raporları da önem vermesi gerektiğini belirtiyor. 

Sahte dijital veri iddiası, sanık savunmalarının da ana omurgasıydı. Darbe konuşmaları içeren ses kayıtları başta olmak üzere el yazısı delil ve tanık ifadelerini gözden kaçırıp hep bunu gündeme getirmişlerdi. Nitekim, AYM’nin kararı ile de, bu stratejilerinin başarıya ulaştığı görülüyor. Bu noktada geçmişe dönüp bakmakta fayda var. Sanıklar, “sahte dijital delil” iddiasını ilk kez AYM’de ileri sürmediler ki. Balyoz planı ortaya çıktığı 2010 yılından beri tüm savunma stratejilerini “sahtelik” üzerine inşa ettiler. Bu iddiaların hepsini, yerel mahkeme,  Yargıtay ve  AİHM’de gündeme getirdiler. Ama hiçbirinde karara temel alınacak şekilde önemli bulunmadı.  AYM’nin itibar ettiği bilirkişi raporlarının önemli kısmı sanıklarca Nisan 2010’dan Nisan 2012’ye kadar alınanlar. Bu süreçte bu raporlar, “sahtelik” iddiasının delili olarak mahkeme, Yargıtay ve AİHM’e sunuldu. Nisan 2012’de AİHM, “Çetin Doğan vs.” başlığıyla 19 sayfalık bir karar açıkladı. Doğan “sahte delil” iddiasını AİHM’e taşımıştı ama AİHM bu iddiaları ciddiye almayarak dosyadaki 229 sayfa belge, 17 CD, 10 teyp kasedi ve ses kayıtlarını ciddi tutuklama emaresi ve somut delil saydı.  Sadece başvurucunun dilekçesini değil, tüm dosya içeriğine baktı yani. Ve sonuç olarak, var olan deliller açısından Doğan’ın tutuklanmasında “hak ihlali” görmedi. AYM’nin ciddiye aldığı “sahte delil” iddiasını içeren askeri savcı bilirkişi raporları da AİHM’e sunulmuştu. Balyoz sanıkları ve avukatları ustaca bir manevra ve manipülasyonla bu AİHM kararını gözden kaçırtsa da, bu çok önemli. İşte Nisan 2012’de, davanın üzerinden 1.5 yıl geçmiş, sanıkların savunmaları tamamlanmış ve savcılığın esas hakkındaki mütalaasının verdiği o zaman diliminde AİHM’i ikna eden delillerden bugün AYM ikna olmuyor. 

Aradaki fark şu olabilir, AİHM dosyaya dışarından, objektif bir gözle bakarken AYM içerideki yoğun tartışmalardan uzak kalmaması belki. Öte yandan ceza yargılamasının kendine has bir ruhu, geleneği ve ilkeleri var. Balyoz ve Ergenekon gibi davalar Ceza yargılaması alanı. AYM’de ise, ceza hukuku alanında uzman tek isim yok. AYM, Balyoz davasına, salt şekli ispat geçerli olan bir “hukuk davası” gibi bakıyor. Bu noktada ispat istiyor. Oysa, sahte dijital veri iddialarıyla ilgili cd’lerin hazırlandıkları bilgisayarlar ortada yok. Genelkurmay, bunları vermiyor. Öte yandan, dijital veriler Gölcük Donanma’dan çıktı. Bu şartlarda, yapılabilecek teknik inceleme boyutu artık pek yok. AİHM’in yaptığı gibi, delil bütünlüğü içinde değerlendirme kalıyor geriye. AYM de,burada ikna olmuyor. Belli ki ikna olmak için, AK Parti genel başkan yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Balyoz, bal gibi darbe planıdır” açıklamasını, Balyoz mahkumu Özden Örnek’in darbe günlüklerini , Çetin Doğan’ın “acıma yok, tepeleme var” sözlerini dikkate alması lazım.