Perşembe, Şubat 21, 2013

[HABER ANALİZ] Mütalaa aşamasına gelmiş davada 835 tanığın dinlenmesini istiyorlar (21.22013-ZAMAN)





     

BÜŞRA ERDAL

Ergenekon davası sona yaklaşırken, bir taraftan mahkemeyi basma girişimleri yapılıyor, diğer taraftan da tanıkların dinlenmediği gerekçesiyle kamuoyunda “hukuka aykırı yargılama” algısı oluşturulmaya çalışılıyor.

 “Tanık dinleme” tartışması, ilk Balyoz davasında gündeme getirilmişti şimdi de Ergenekon davasının baş konusu. 18 Şubat günü 577’ncisi  yapılan Ergenekon duruşmasında, tutuklu sanık  İlker Başbuğ’un, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve eski kuvvet komutanlarının tanık olarak dinlenmesi talebi mahkemece reddedildi. Tanık dinleme talepleri yapıldıktan sonra karar için duruşmaya ara verildiğinde bazı avukatlar “talep reddedilecek, bu kesin” diye konuşuyorlardı. Reddedilmesi beklenen bir talep niye yapılır? Şu an olduğu gibi Ergenekon davası üzerinde şaibe oluşturmak için olduğu anlaşılıyor.

Bu durumu daha iyi anlamak için hemen bir önceki Ergenekon duruşması ara kararına bakmak yeterli. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Ocak 2013’teki duruşmada, davanın  geldiği noktaya ilişkin önemli bir açıklama yaptı. Sanık ve avukatlarının toplam 835 tanık dinlenmesini istediğini belirten heyet, bu tanıklardan sadece 57’sinin maddî gerçeğin ortaya çıkmasına katkı sağlayacağı değerlendirilerek mahkeme tarafından dinlendiğini vurguladı.  Heyet, 120 duruşma boyunca tanık dinlendiğini ve bu sürecin normal bir mahkemede 10 yıllık yargılamaya tekabül ettiğini aktardı.  151 kişi dışındaki tanıkların dinlenilmesi isteğinin “kısmen gayri ciddi olduklarına, kısmen davayı uzatmak için ileri sürüldüklerine” kanaat getirildiğini kaydetti. Alınan tanık beyanlarının, niteliği ve niceliği itibarıyla mahkeme açısından maddî gerçeği açığa kavuşturmaya yeterli olduğunu, yeni kişiler dinlendiğinde “adil yargılama” ilkesinin unsuru olan “davanın makul sürede bitirilmesi”ni önleyeceğini  söyleyerek diğer tanık taleplerinin reddine karar verdi. Bazı tanıkların gayri ciddi olduğunu, son duruşmada bir sanığın, dinlenilmesini istediği 130’un üzerinde tanığı olduğunu söylemesi ve bir sanık avukatının da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı tanık olarak göstermesinden açıkça anlayabiliyoruz. 

Bütün bunlarla birlikte, bu açıklamadan anlaşılacağı üzere, mahkeme artık yargılamada bir sonraki aşamaya geçmişti. Ama ne olduysa bir sonraki duruşmada birden mahkeme salonunda tanıklar hazır oluverdi. Mahkemede savunma dahi yapmayan İlker Başbuğ, biri eski Genelkurmay başkanı olmak üzere 4 emekli generali tanık olarak gösterdi. Bu generaller tanık dinlenme aşamasındayken değil de mahkemenin “tanık dinleme bitti” kararından  sonra Silivri’ye gelmeleri soru işareti taşıyor.

Başka bir açıdan ise bu gelişme Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) amir hükümlerinin yargılama iradesini baskı altına almak için araç olarak kullanıldığını bir kez daha gösterdi. Sanık avukatları, Balyoz davasında, CMK 188’e göre 5 yılın üstü ceza istenen davalarda avukat bulunması zorunluluğu kuralını istismar ederek duruşmaları boykot etmişlerdi. Balyoz davasına bakan mahkeme de, bu boykotun hukuken “iyi niyet kurallarına” aykırı olduğu sonucuna varmıştı. Şimdi de, CMK’nın 178’inci maddesine göre “mahkeme hazır bulunan tanık dinlenir” düzenlemesi istismar nedeni. Aslında tanık dinleme aşamasında gelebilecek komutanlar, bir sonraki aşamaya geçildiğinde ortaya çıkıyor. 


 Öte yandan, PKK’nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık’ın tanık olmasına karşı eski Genelkurmay başkanı Koşaner’in dinlenmemesi eleştiriliyor. Sakık, soruşturma savcıları tarafından “Ergenekon-PKK” bağlantısı noktasında delil elde etmek amacıyla dinlenmiş birisi. Delil toplama sırasında kişilerin “muteber, saygın” kişilikler olmasından  çok suça konu eylemle ilgili “bilgisi ve görgüsü” temel alınır. Dolayısıyla bir terör örgütü hükümlüsü, “saygın bir asker”den daha çok dava dosyasına delil sağlayabilir. İtirafçılar da bu işe yarar zaten. Ama bu çok açık “hukuki gerçek” göz ardı edilip olay “terörist-asker” tartışmasına döndürülüyor. Bu da yargılamada gerçeğin ortaya çıkmasını amaçlamaktan ziyade, tamamen kamuoyuna yönelik bir hareket. 

Yine son 2-3 duruşmaya bakıldığında 400 izleyici girebilen salona bin kişiyi sokmaya çalışmak, baskın girişimleri, yüzlerce tanık dinletme talepleri mahkemenin Ergenekon davasını bitirmesini engellemeye çalışmaya yönelik hamleler olarak görünüyor. Bu tarz fiilî müdahalelerle mahkemenin hür iradesiyle karar verme, takdir hakkı baskı altına alınmış oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder