Perşembe, Ağustos 20, 2015

ŞEYH EDEBALİ’YE, MALHUNHATUN RUHUNA SAVAŞ AÇMAK..



ŞEYH EDEBALİ’YE, MALHUNHATUN RUHUNA SAVAŞ AÇMAK..

Şanlı Türk polisi, son zamanlardaki başarılı operasyonlarından birini benim de öğrencisi olmaktan onur duyduğum Yamanlar kolejine yaptı.  Polis yelekli, polis şapkalı silahlı adamlar,ülkenin sayılı liselerinden birinin bahçesinde, sınıflarında öğretmen odalarında gezip terör örgütü delili aradılar.Şaşırtıcı ve iç burkucu bir görüntü. Baskın vardı, ayak sesleri koridorlarda, talimatları havada asılı zil sesinin ahengini bozmaya niyet eder gibiydi. Bellerindeki silahlar, eğitim yuvasının, okulun saflığına gölge düşürür cinsten. Oraya uymayan başka bir dünyanın başka bir ortamın canlıları gibiydiler, nitekim geldikleri gibi gittiler. Giderken neler bulduklarını da söylemediler ama gezindikleri , ellerini attıkları yerlere bakınca, lise hazırlıkta İngilizce sınavından pek sevinerek aldığım notumu delil olarak bulmuş olabilirler, diye aklıma geldi. Bir örneğini bana verselerdi sevinirdim, çünkü çok değerliydi. Sınıflara kulak kabarttılarsa, severek ezberlediğimiz ‘my lady d'arbanville’ şarkısını duymuş olabilirler sesimizden. Belki Speed filminin kasetini bulup suç delili olarak dosyaya koymuş bile olabilirler. Ne bulduklarını bilmiyoruz, neyi delil yaptılar ama gördüğümüz bir şey var ki, onlar bir değerler bütününe, bir hakikat silsilesine savaş açmış sahiplerinin emir eri olarak oradaydılar.   


Onlar Şeyh Edebali’ye savaş açan bir bozguncuyu temsilen geldiler. Şeyh Edebali de nereden çıktı diyebilirsiniz.  “Benim yamanlar’ım” sadece Yamanlar değil, benimki“Yamanlar Malhunhatunum”.. 


Okuldayken daha epey küçüktük tabi, isme takılırdık. Neden “Malhunhatun”, başka bir isim mi yoktu.. İzmir’de bilgi yarışmalarındaki ezeli rakiplerimizin “mal” aşağılamalı sloganlarına maruz kalacak ne yapmış olabilirdik ki.. Dedim ya küçüktük.. Nerden bilecektik Malhunhatun’un Şeyh Edebali’nin kızı, koskoca, cihanşümul Osmanlı imparatorluğunun kurucusu Osman gazinin eşi olduğunu. Gerçi bilsek de o yaşlarda ne kadar idrak edebilirdik. O Malhunhatun ki, Şeyh Edebalinin gönlünden kopup Osman gazinin gönlüne giren bir nur, o Malhunhatun ki, hanedanlığın annesi, ilk sultan.. Şeyh Edebali’nin dilden dile dolaşan nasihatlerinden sonra “Sen, Ertuğrul Gazi oğlu Osman, babandan sonra bey olacaksın. Kızım Malhun Hatun ile evleneceksin. Benden çıkıp sana gelen nur budur. Sizin soyunuzdan nice padişahlar gelecek ve nice devletleri bir çatı altında toplayacaklar, Allah nice insanın İslam'a kavuşmasına senin soyunu vesile edecektir”  diyerek Osman gaziye en güzel hediyesi.. 


Ve yıllar sonra iyi ki okul için o güzel isim düşünülmüş de o nurlu ismin duası altında okumuşuz, diyorum.. İyi ki güzel bir duanın içinde olup, Yamanlar Malhunhatun’a düşmüş yolumuz. Okulumuzda, müdüründen çaycısına, şoföründen öğretmenine fedakarlık, güler yüz ve sabır timsali insanlarla bir arada büyümüşüz. Büyümüşüz de olgunlaşmış ruhumuz. Edebali’nin “Yolcu, buruk baş gerek,Gözde daim yaş gerek , Huy biraz yavaş gerek, Yoksa yollar aşılmaz” dizelerini yaşatan şoför Süha abi, Hazal hocanın samimiyeti rehberliğinde..

Okul biter matematik, Türkçe, fizik İngilizce tarih iyidir ama ruhumuza işlenen ahlak da şudur; “Vazifen çetin, yükün ağırdır oğul. Hizmette önde ücrette geride olasın. Vazifenin en ağırına talip olmakta kaçınmayasın. Vazifenin ağırlığı Yaratan’ın kullarına ihsanıdır.” Bir üniversite kazanırsın ama aslında  değildir, kazandığın bir hayattır. Edebali, Osman gaziye nasihatinin sonunda “Zümrüt-ü Anka’nı iyi seç ki Kaf Dağı sana yakın olsun.” der. İşte, Yamanlar bize Zümrüt-ü Anka’mızı seçtiren yerdir.  Şimdi, Edebali’nin ruhuna savaş açtılar. Zümrüt-ü Anka’mıza savaş açtılar.. Hak olan ne varsa uzaklaşıp, büyük bir yalan ve zulmün içinde debeleniyorlar. 

Yamanlar Malhunhatun mezunları, öğrencileri olarak size acıyoruz

Biz ise Yamanlar Malhunhatun mezunları, öğrencileri olarak size, bozgunculara bakıp sadece acıyoruz. Okulumuzu, öğretmenlerimizi bırakın, istediğiniz sorgulamayı bize yapın da cevap verelim; yıllar boyunca gece gündüz demeyip bizi düşünen, derslerle yetinmeyip akşam yurtta, etütlerde yanımızda kalan öğretmenlerimizi anlatalım, tabi örgütsel faaliyet kapsamında! Sadece üniversite hayali değil iyi bir insan olma yolunda Fizik, Coğrafya derslerinden değil İnsanlık dersinde bizi sınıfta bırakmadıklarını söyleyelim. Ailelerimize kadar bizi tanıyıp, gerektiğinde abla, anne, arkadaş gibi elimizi tuttuklarını, yıllar sonra bile en zor zamanlarımızda yanımızda olduklarını eklemeden geçmeyelim.. Tabi örgütsel faaliyet kapsamında !.. Mezun olsak da öğrencisi olmaktan çıkmadığımız Selda hoca, Ayşen hoca, Vildan Hoca, Ayperi hocayı anlatalım da gözünüz öğretmen görsün. 

Hocaların suçu hiç yok mu? Var tabi olmaz mı, matematikten bir defa düşük not veren Sibel hocamı bu açıdan ihbar edebilirim mesela? Hatice hocama dokunmayın ama, yazım kötü olduğundan, okuyamadığı için düşük not verdi,sonra yazılı kağıdımı bana okutunca 95’e yükseltti notumu. 

Biraz da etkin pişmanlıktan faydalanıp, lise 1’de etüt kaynatmak için öğretmen kürsüsüne geçip başbakan adayı olarak tüm sınıfa miting yaptığımı itiraf etsem darbe teşebbüsü sayar mısınız bilmem. Ama öğretmenlerimin haberi yoktu sayın sulh ceza hakimi, pişmanım! 

İşte, okulumuzun toplam suç hanesi bu, ne ceza verirsiniz bilmem ama bildiğim ve gördüğüm bir şey var; Siz bozguncusunuz, Malhunhatun ruhuna savaş açtınız. Siz eğitim kurumlarına savaş açarak zaten en başta kaybettiğiniz bir savaşı başlattınız, en iyisi daha da rezil olmadan bu savaşı bitirin. 

Kur'ân-ı Kerîm'de mealen; "Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi...emrediyor..." (Nisa 4/58) deniyor.  Öğrenciler okula, öğretmenlere geleceğin bir emanetidir.. Yamanlar da o emanetlerin ehli, bu hep böyle oldu bundan sonra da öyle olacak.  Sebeplere müdahale edebilirsiniz ama eliniz Zümrüt-ü Anka’mıza ulaşamayacak.