Cumartesi, Eylül 01, 2012

Hilmi Özkök’ün şahitliği ile Balyoz davasında hatırlattıkları...-yorum

Balyoz darbe planı davasında sanıklar ilk başta 5-7 Mart 2003 tarihinde gerçekleştirilen seminerin normal bir “harp oyunu” olduğunu savundu. Ama ortadaki ses kayıtları bunu yalanlıyordu. Yaşar Büyükanıt gibi eski Genelkurmay başkanı da mahkemede hayatında böyle harp oyunu görmediği söyledi. Sanıklar çapraz sorguda seminerde gerçek isimler kullandıklarını kabul edince, mahkeme daha önce yaptıkları “harp oyununda gerçek isim kullanılmaz” savunması ile bu açıklamadaki çelişkiyi gündeme getirdi. Sanıklar durumu kurtarmak için“işgüzarlık yaptık”dedi. Bu gibi çelişkiler artmaya başlayınca, yargılama sırasında seminer konusu arada kaynatıldı. Savunma taktiği olarak “seminer iddianamede suç değil ki” argümanı ve sorulara dolambaçlı cevaplar vererek. Halbuki, tabi ki seminer yapmak tek başına suç değildi. Ama seminerde konuşulduğu iddia edilenler suç. Nasıl ki,birine yemek ikram edersiniz, ikram normaldir, ama içine zehir koyarsanız öldürmeye kastetmiş olursunuz ve artık suçtur. Bu sırada sanıklar daha çok balyoz planının yer aldığı dijital delillerin sahteliği üzerinde durdu. Savunmalarını bunun üzerine kurguladılar ve semineri unutturdular. Ta ki eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün Ergenekon davasındaki tanıklığına kadar. Özkök, 5-7 Mart 2003’teki seminerde amacın aşıldığı duyumunu aldığını ve bu nedenle de konuyu incelemesi için Kara Kuvvetleri Komutanı’na havale ettiğini söyledi. Bu açıklama, doğrudan o dönem Genelkurmay Başkanının bazı gelişmelerden haberdar ve rahatsız olduğunu gösteriyor. Nitekim Özkök,2003 yılının Mayıs ayında Harp Akademileri'nde Çetin Doğan’ı uyarıyor. Normal şartlarda, bir genelkurmay başkanının 1. Ordu Komutanı hakkında inceleme yaptırması Türk Silahlı Kuvvetleri geleneğinde rastlanılmış bir durum. Daha birkaç yıl önce, dönemin Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’un, LAW silahı gömdüğü iddia edilen, ağır suçlamalarla hakkında dava açılan askerlere sahip çıkışı akıllarda. Bu olayda ise, Özkök,sıradan bir askeri değil 1. Ordu Komutanını idari bir incelemeye tabi tutturuyor. Bütün bu geçmiş tecrübeler ışığında Özkök’ün “seminerde amacın aşıldığı duyumu aldım” ifadesi Balyoz cephesini suskunluğa itti. Sadece Doğan’ın avukatı Celal Ülgen, “Duruşma arasında Özkök paşa ile görüştüm, aslında onu demek istememiş…” mealindeki ifadeyi tekzip etmeye çalışan girişimleri oldu. Ama bu çok zayıf kaldı. Bunun üzerine medyada niye suskun kaldıkları sorgulanınca ifadeden 24 gün sonra açıklama geldi. “Seminerde gerçek isimlerin kullanılması askeri kurallara aykırıdır” denilen açıklamada kamuoyuma yönelik belki de ilk kez bu kadar açık suç itirafında bulunuldu. Aslında, bu açıklama Balyoz belgelerinin Taraf’ta yayınlandığı ilk günlere götürdü bizi. 20 Ocak 2010’da T24 isimli siteye yazılı açıklama gönderen Doğan, “İç tehdit sadece bölücü tehdidi değil, irticai tehdidi de kapsar. Bu kapsamda EMASYA (Emniyet ve Asayiş) planları seminerlerde elbette ele alınmıştır” demişti. Yani, yargılama boyunca yapılan tüm seminer savunmaları çöktü. Bütün o harp oyunu masalları, askeri terimlerle kafa karıştırma taktikleri. Sanıklar ve avukatları davanın önemli boyutlarını unutturuyor, ama bir tanık geliyor ve hatırlatıyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder