Pazar, Eylül 23, 2012

[Haber Analiz - Büşra Erdal] Ağır sonuçları olan darbeye ağır ceza...(ZAMAN-23.09.2012)

Balyoz davasında mahkeme, 365 sanıktan 324'ünü 'hükümete yönelik darbeye eksik teşebbüs', bir sanığı da suç evrakı gizlemek suçlarından mahkûm etti. Balyoz kararını, mahkemenin gerekçeli kararını açıklamasından sonra daha iyi anlayacağız. Ama ondan önce kısa karar da gerekçeli karara dair ipuçları içeriyor. Mahkeme 'sahte delil' iddialarına prim vermedi. Sanık tarafı savunmasında Balyoz planı ve eklerinin bulunduğu 11, 16 ve 17 No'lu CD'lerin sahte olduğunu ileri sürse de, mahkeme sonradan ele geçen deliller nedeniyle buna itibar etmedi. Malum İstanbul Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen'in, 6 Aralık 2010'da Gölcük Donanma Komutanlığı'nda askerlerle birlikte kamera kaydıyla yaptığı aramada 9 çuval belge bulunmuştu. Bunlar arasında 1 No'lu CD vardı. 11 No'lu CD ile aynı içeriğe sahip bu CD, sahtecilik iddialarını çürüttü. Sanıklar, CD'lerin bilirkişi tarafından yeniden incelenmesini istedi. Ama bu CD'lerle ilgili soruşturma safhasında TÜBİTAK ve askeri bilirkişi raporları hazırlanmıştı. Şubat 2010 tarihli askerî bilirkişi raporunda belgelerin gerçek olması halinde çalışmanın 'darbe planı' olduğu belirtiliyordu. TÜBİTAK raporu ise CD'lerdeki üst verilere göre oluşturma tarihinin 2003 olduğu ve tek oturumda kaydedildiği bildiriliyordu. Sanıkların istediği gibi CD'lerin yeniden incelenmesinin dosyaya katacağı yenilik yoktu. Çünkü kesin sonuç için bunların hazırlandığı bilgisayarları bulmak gerekiyordu. Genelkurmay'dan da bu yönde bir katkı olmadı maalesef. Mahkeme de, bu CD'leri diğer delillerle bir arada değerlendirmiş olabilir. Bunun dışında, eski Genelkurmay başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt gibi dönemin üst düzey komuta kademesinin sanıklar aleyhine ifade vermesinin de mahkemenin kanaatini önemli ölçüde etkilediği söylenebilir. Sanıklar, Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın duruşmada tanık olarak dinlenmesini istedi. Mahkeme kabul etmedi. Bazı generallerin tanık olarak çağrıldığı halde Özkök ve Yalman'ın neden dinlenmediği soruluyor. Çünkü, duruşmada Balyoz planıyla ilgili belgelerin altında parafı ya da imzası olan generaller (Başbuğ ve Kalyoncu) dinlendi. Özkök ve Yalman'ın dosyayla bu şekilde somut bağı yoktu. Sonuç olarak mahkeme, dosyadaki balyoz CD'lerinin, seminer ses kaydı ve tanık ifadelerinin mahkûmiyete yeterli olduğuna kanaat getirdi. Mahkeme, planları yaptıran komutanlar Çetin Doğan, Özden Örnek ve Halil İbrahim Fırtına'yı en üst sınırdan 20 yıl hapisle cezalandırdı. Daha sonra seminerde sunum yapan ve o sırada planın icra edilmesi için idare bölümünde olan generallere de 2. dereceden 18 yıl ve son olarak uygulayıcı ve çoğu albay olan sanıklara 16 yıl hapis verdi. 225 sanıktan 29'una iyi hal indirimi yaptı. Bunda da mahkemeyi yok sayma, hakaret, hukuka aykırı protestoların etkili olduğu düşünülebilir. "Elverişli vasıtalarla icraya başlandı, konumları darbe yapmaya elverişliydi ve her türlü imkan vardı, ancak ellerinde olmayan nedenlerle darbeyi yapamadılar." tespitini yapan mahkeme, 'eylemleri eksik teşebbüs aşamasında kaldı, olay gerçekleştiğinde meydana gelecek ceza ve tehlikenin ağırlığı, kasıt ve kusurlarının yoğunluğu, güttükleri amaç ve olaylardaki konumlarının' da dikkate alındığını açıkladı. Burada da, darbe suçu gerçekleştiğinde ağır neticelere sebep vereceği için mahkemenin, üst sınırı baz aldığı görülüyor. Kararla ilgili ajitasyon yapılan bir konu da, babalık ve kocalık gibi haklardan mahrumiyet kararı. Ama bu yasal zorunluluk. Her mahkeme, ağır hapis verdiği mahkumlar için 'kamu hizmetinden müebbeden yasaklama, hapis halleri bitinceye kadar yasal kısıtlılık hali, bu süre boyunca babalık ve kocalık sıfatının verdiği hakları kullanmaktan mahrumiyet' şeklinde karar verir. Sadece Balyoz'a özel değil yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder