Pazartesi, Kasım 07, 2011

Hac, Arafat’tır;Arafat yanmaktır…



Hac, Arafat’tır;Arafat yanmaktır…

BÜŞRA ERDAL

“Hac, kalbin eylemidir”denir.Kişinin Allah'a yükselmesi.Hacda, her an,her hareket bir dua aynı zamanda. Arafat,milyonlarca Müslümanın dua olup Allah’a döndüğü yer. İlk peygamber Hz. Adem’in Hz. Havva ile yeryüzünde buluştuğu,Peygamber Hz. Muahmmed(Sav)’in veda hutbesini okuyarak artık ölüm vaktinin geldiğini açıkladığı hüzünlü mekan, Arafat yüzyıllardır ümmetin buluşma noktası. Gecenin saatleri Arefeyi gösterdiğinde Arafat’a ulaştık. Bizi, Peygamberimiz Hz. Muhammed(SAV)’e ait olduğu belirtilen “Hac,Arafat’tır” sözü karşıladı ilk. Yaklaşık 24 saatimizi geçireceğimiz çadıra ulaştığımızda diğer hacılara göre daha şanslı olduğumuzu fark ettik. Gazeteciler olarak, haber,fotoğraf ve görüntü ulaştırmamız için ayarlanmış elektrik ve priz bulunması bizi mutlu etti. Normal hacıların kullandığı çadırlarda ise elektrik yok. Sadece kilimlerin serildiği çadırlar, 14 yüzyıl öncesinin ruhuna daha uygun sanki. Gazeteci kafilesinden sonra da, hacılar, Arefe gecesinin sabahına kadar Arafat’a taşınmaya devam etti. Hacıların bazıları, gece çadırda uyurken bazıları da toprağa serdikleri seccadeleri üzerinde dua edip,Kuran-ı Kerim okuyarak ve namaz kılarak sabahladı. Bu sırada az ışıkta çadırın önünde Kuran okuyan bir çocuk vardı. 12 yaşındaki Muhammed, Cidde’de yaşayan bir Türk ailenin çocuğu. İlk kez hacca gelen Muhammed, heyecanlı. “Hacı arkadaşı” olduğumuz Muhammed’le fotoğraf çektirirken, o büyüyünce gazeteci olmak istediğini söylüyor. Muhammed’le biraz sohbet tetikten sonra karanlıkta tek başına tespih çeken Güzel teyzenin yanındayım. Güzel teyze, Gaziantepli. 5 yıldır çekilişte kutsal mekana ulaşmak için adının çıkmasını beklemiş. Nihayet 2011 kuralarında yedekten çıkmış ismi. Yedek olduğu için biraz geç haber aldığını söyleyen Güzel teyze,bir yandan kış için dolmalık patlıcan kurutup, salça yaparken,pekmez kaynatırken diğer taraftan da hacca hazırlanıyor. 70 yaşlarındaki Güzel teyze, gece yarısı ama hiç de yorgun görünmüyor. Sesinde genç bir insanın coşkusu var. Hayatta istediği her şeye sahip olduğunu söyleyen Anadolu kadını Güzel teyze, mutmain bir ifadeyle, “Dünyalık bir isteğim yok. Hayatta her şeyim var, sağlıklıyım, 3 kız 3 erkek çocuğum var,hepsini evlendirdim. Torunlarım var. Ben buraya şükretmeye geldim.Allah’a binlerce kez şükür,her şey için” diyor. Daha sonra saatler gece 04:00’ü gösterdiğinde toprak üstüne serilmiş seccadelerde teheccüd namazı kılınıyor. Milyonlarca müslümanın sessiz, huşu içindeki kalabalığında büyük yakarışlar. Uykusu olanlar, ibadet dolu ve sıcak bir gün olacağı için bir kez daha çadırlara çekilirken, bazılarımız da Cebellü-r Rahme’ye(Rahmet tepesi) doğru yola çıkıyor. Rahmet tepesine 20-25 dakikalık bir yürüyüşten sonra varıldığında güzel bir manzara ile karşılaşılıyor bizi. Kadın –erkek binlerce hacı, beyaz kıyafetler, ihram içinde melekler gibi Hz. Adem ile Hz. Havva’nın buluştuğu mekanda dua edebilmek için kayalıkları tırmanıyor heyecanla. Tam tepede sabah ezanı okunduğunda dünyanın farklı yerlerinden Müslümanlar birlikte kıbleye yöneliyor. Sabah namazını eda ettikten sonra Arafat meydanının ulvi sessizliğini “Lebbeyk Allahümme lebbeyk”nidaları dağıtıyor. Sabah güneşin doğuşundan itibaren tekrar Arafat meyadanına doğru iniyor hacılar. Sabah olduğunda dağıtılan kumanyalarla kahvaltı yapıldıktan sonra saat 09:00’da Diyanet’in telbiye, dua, ilahiler içeren Arafat programı başlıyor. Hacılar, içerisi çok sıcak olduğu için,çadırlar gölgesinde yer bulmaya çalışıyor. Bu sırada bazı hacılar da,”Arafat yanma yeridir, gölge aramayın” diye uyarıyor. Ve birden Peygamberin Veda Hutbesi yankılanıyor havada. Müslümanlar, Hz. Muhammed’in 1422 yıl önce Veda hutbesinde sorduğu soruya bir kez daha cevap veriyor gözyaşlarıyla. Peygamber(SAV); “İnsanlar!”,"Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?" diyor tekrar sanki. Ve Müslümanlar da, Sahabe-i Kiram gibi, "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta bulundunuz, diye şehadet ederiz!"diye haykırıyor. Ve bir kez daha bu kutsal mekanda Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şehadet parmağını kaldırıp, sonra da cemaatin üzerine çevirip, indiriyor ve şöyle buyuruyor;"Şahit ol, yâ Rab! Şahit ol, yâ Rab! Şahit ol, yâ Rab!".. Bu kutsal şehadet, 1422’inci kez tekrarlanıyor,sonsuz tekrarın bir parçası olarak…

1 yorum:

  1. gözyaşları ile okuduğum bir yazı olmuş adaşım..Rabbim haccını kabul, makbul eylesin..dilerim ki bana da nasip buyursun. Yüreğine saglık.. Ömrün o gece Arafatta gökten yağan rahmet gibi Berrak olsun....... BushraTuran

    YanıtlaSil