Salı, Ekim 01, 2013

Ankara’da tuhaf bir 28 Şubat davası (Aksiyon Dergisi)

Ankara’da tuhaf bir 28 Şubat davası

 
 
 
9 Eylül 2013 / BÜŞRA ERDAL
Tarihî dava sanık ve mağdurların itirazlarıyla başladı. Mahkemenin bazı tutumları ve mekân yetersizliği Ankara’nın darbe davaları için hazır olmadığı eleştirilerine yol açtı.
‘Bin yıl sürecek!’ denilen 28 Şubat, 16 yıl dayanamadan bitti. ‘Postmodern’ darbenin mimarları olan dönemin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesi kendini önce savcılık, sonra da hâkim karşısında buldu. 28’i tutuklu 103 sanık hakkında, eski Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 147’nci maddesine göre ‘darbe teşebbüsü’ suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası talep edildi. 2 Eylül’de başlayan duruşma ise ilginç görüntülere sahne oldu. Her ceza davasında olduğu gibi ilk olarak kimlik tespiti yapıldı, sonra sanıklar ve avukatlarının usule ilişkin talepleri, itirazları dinlendi. Daha sonra da 1309 sayfalık iddianamenin okunmasına geçildi. Ve davanın 4’üncü duruşmasındaki tahliye kararları sonucu, 38 sanıktan 28’i tutuklu kaldı. Bu süreçte, mahkeme başkanının dosyaya hâkim görünmeyen, mahkemeyi dağınık bırakan yaklaşımı da mağdurlar ve avukatlarının tepkisine sebep oldu.

28 Şubat duruşmalarına geçmeden önce, geçmişteki hukuki süreci hatırlamakta fayda var. Darbecilerin yargılanması Ergenekon ve devamında Balyoz davasıyla Türkiye’nin gündemine girdi. 12 Eylül 2010’daki referandumdan sonra ise geçmişteki darbelerin aktörleri yargı karşısına çıktı. Bunların başında 28 Şubat darbesinin arkasında bulunan TSK komuta kademesi geldi. 28 Şubat’a ilişkin soruşturma, Ankara Barosu’na kayıtlı avukat Yunus Akyol’un suç duyurusunun ardından başlatıldı. Akyol, Nisan 2011’de başsavcılığa verdiği şikâyet dilekçesinde, Refah Partisi ile ikinci Doğru Yol Partisi’nin koalisyon yaparak kurdukları 54. Hükümet’in 28 Şubat 1997’de yapılan darbeyle görevden uzaklaştırıldığını ifade etti. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve kuvvet komutanlarının da aralarında bulunduğu kişiler hakkında soruşturma açılması istendi. Daha sonra çok sayıda suç duyurusu dosyaya eklendi. Ankara Özel Yetkili Savcısı Mustafa Bilgili tarafından yürütülen soruşturmanın iddianamesi Mayıs 2013’te tamamlandı. 75’i tutuklu 103 sanık hakkında hazırlanan 1309 sayfalık iddianamede 1 numara dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı oldu. Yine davanın dikkat çeken isimleri arasında Çevik Bir (Genelkurmay 2. Başkanı), Çetin Doğan (Genelkurmay Harekât Başkanı), Erol Özkasnak (Genelkurmay Genel Sekreteri), Muhittin Erdal Şenel (MGK Genel Sekreteri), Fevzi Türkeri (Jandarma Genel Komutanı) ve Kemal Gürüz (YÖK Başkanı) de var. Bu sanıkların yargılanmasına 2 Eylül 2013’te başlandı. İddianamede 481 mağdur ve müştekisi vardı. Dolayısıyla Ergenekon ve Balyoz’daki gibi sadece sanık yakınları değil, bu kez mağdurlar da mahkeme salonunda yer aldı. Dava için, Ankara 10 ve 11. Ağır Ceza Mahkemeleri’nin kullandığı salonlar birleştirilmiş, 11 Ağır’ın salonu mahkeme heyeti, savcı, sanık, avukatlar ve gazetecilere, diğeri ise müşteki ve izleyicilere ayrılmıştı. Salon büyüklük anlamında yeterli olsa da teknik altyapıda sorunlar çıktı. Ses sistemi bozuk olduğu için başkanı duymak zor oldu. Diğer taraftan 600’den fazla kişinin yer aldığı salona klima konulmamıştı. Bu da içeride sağlıklı bir ortam oluşmasına engel oldu.

Yargılama safhasında da dikkat çekici gelişmeler yaşandı. Özel Yetkili Mahkemelerin yerine kurulan Terörle Mücadele Kanunu (10) ile görevli mahkemelerden Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılamayı açtı. Sanıkların kimlik tespiti sırasında 1 numaralı sanık Karadayı’nın sağlık raporu alarak duruşmaya katılmadığı anlaşıldı. Daha sonra sanık ve avukatlar usule ilişkin itirazlarda bulundu. Mahkeme başkanının ilginç tavırları ‘duruşmaya hâkim olmadığı’ görüntüsü oluşturdu. Zaman zaman üye hâkim mikrofonu eline alıp duruşmayı yönetti. Sanıkların ilk itirazı alışık olduğumuz ‘görevsizlik’ konusunda geldi. 28 Şubat’ın, darbe iddiası ile daha önce suç duyurusuna konu olduğu ve bu konuda mahkemece verilmiş ret kararı bulunduğu belirtildi. Devamında, emekli Orgeneral Karadayı’nın avukatı Erol Aras, savcının hukuka aykırı dava açtığını, yargılama yerinin Yüce Divan olduğunu söyledi. Bir başka sanık avukatı da, iddianameyi hazırlayan savcı için, “Savcı görev suçu işledi, dosyayı buraya getirdi. Bundan dolayı ileride hesap verecek. Mahkeme, cezai şartı yokluğundan dosyayı bitirsin. Mahkeme, savcının görev suçuna iştirak etmesin, yargılamayı durdursun, bitirsin.” diyerek tehditlerde bulundu. Bazı sanık avukatları da, soruşturma safhasında tutuklama kararı veren hâkimin heyette bulunduğu gerekçesiyle ‘redd-i hâkim’ talebinde bulundu. Mahkeme heyeti, taleplerin tamamını reddetti. Sanıkları yargılayacak mahkemenin TMK 10 ile görevli mahkeme olduğu vurgulandı.

MGK tutanaklarına ‘sır’ zırhı
 
28 Şubat davasının temelini oluşturan MGK kararları ve devamında hükümeti düşürmek için kurulan Batı Çalışma Grubu ve çalışmaları. Burada 28 Şubat MGK toplantısının tutanakları önem kazanıyor. O toplantıda hükümete yapılan baskılar kayda geçmişti. İşte, soruşturma safhasında savcılık suça konu bu belgeleri MGK’dan istedi; ancak olumsuz cevap aldı. TCK ve MGK kanunlarındaki düzenlemeler gerekçe gösterilerek tutanakları göndermedi. Bu kez dava başladıktan sonra mahkemenin, tutanaklarla ilgili MGK’ya yazı yazdığı ortaya çıktı. Mahkeme, 16 Haziran tarihli yazısında, “MGK Genel Sekreterliği’ne yazı yazılarak 28.02.1997 tarihli Millî Güvenlik toplantısına ilişkin tutanakların 2945 sayılı kanunun 10. maddesine göre açıklanıp açıklanmadığı, bu yönde bir karar alınıp alınmadığı hususunun sorulmasına, açıklanmış ise bir örneğinin gönderilmesinin istenilmesine…” demişti. Bu yazı üzerine MGK tutanakları göndermedi. Zaten yazıya bakıldığında mahkemenin isteme şeklinin sorunlu olduğu görülüyor. Mevzuata göre, tutanaklar açıklanmaz ama mahkeme istediği zaman görebilir. Mahkeme başkanı, duruşmada, yazılarına rağmen MGK’nın tutanakları  göndermediğini söyledi. MGK ise ertesi gün, mahkemenin istediği zaman tutanakları görebileceğini açıkladı. MGK ile mahkeme arasındaki bu ‘tuhaf’ tutum da davaya ilişkin bazı soru işaretleri oluşturdu. Öte yandan, bu kriz hâlâ ‘devlet sırrı’ kavramının yargıyı tıkadığını gösteriyor.

28 Şubat soruşturması ve davasında öne çıkan bir diğer gelişme sanıkların tahliye şekli. Savcılık iddianameyi hazırlayıp mahkemeye gönderdikten sonra mahkeme kabul kararıyla birlikte 37 sanığı tahliye etti. Bu kez ikinci duruşmada Teoman Koman rahatsızlandı. O da hemen duruşma arasında tahliye edildi. Daha sonra 4’üncü duruşmada eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Org. Hikmet Köksal, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Org. Ahmet Çörekçi, eski MGK Genel Sekreteri emekli Org. İlhan Kılıç, eski Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı Korgeneral Hakkı Kılınç, eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı Korgeneral Çetin Saner, emekli Korgeneral İzzettin İyigün, eski Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Abdullah Kılıçarslan, emekli Korgeneral Kamuran Orhon ve eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz tahliye edilen isimler oldu. Mahkeme, ilk duruşmaları 2-6 Eylül tarihleri arasında belirlemişti. Yani, yargı teamüllerine göre tahliye taleplerini de 6 Eylül’de değerlendirmesi gerekiyordu. Bu tarihi beklemeden bir gün önce talepleri alıp 9 sanığı serbest bıraktı. Daha savunmaları alınmadan, sorguları yapılamadan gelen tahliyeler yine soru işaretleri oluşturdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder