Sansür ve Karanlık odadaki kara kedi – Büşra Erdal (Yeni Hayat gazetesi)
Yeni Hayat, bir avuç gazeteci ile sansür ve medya gaspı döneminde habercilik yapmaya çalışıyor. Milleti ilgilendiren her konuda elini taşın altına koyuyor. 45 kişinin hayatını kaybettiği IŞİD’ın Atatürk Havalimanı katliamını da bu kapsamda manşet yaptı. Gazete, “150 canlı bomba aramızda dolaşıyor; Ya Yakalayın Ya İstifa Edin” dedi. 150 canlı bomba bilgisini de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gar saldırısıyla ilgili iddianamesinden aldı. Yani mahkeme dosyasından elde edilmiş resmi bir bilgi. İstifa çağrısında bulunulan kişiler de İçişleri Bakanı, MİT Müsteşarı ve İstanbul Emniyet Müdürü. Güvenlik ve istihbarattan birinci dereceden sorumlu isimler.
Medyanın işi bu; halkı bilgilendirmek, halkın sesi olmak ve kamu adına denetim yapmak. Bu yapılan da normal bir gazetecilik faaliyeti. Sonra ne mi oldu? Güçlü bir güvenlik ve istihbarat çalışması ile IŞİD terör örgütüne bağlı olduğu iddia edilen 150 canlı bomba eylemcisini yakalama çalışması yapılacağı yerde, bu manşeti atan gazetenin internet sitesi kapatıldı. Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı (TİB), 30 Haziran 2016’da hakim kararı olmadan tam da hafta sonuna ve bayram tatiline denk gelecek şekilde siteyi keyfi kapattı. Bu hukuksuz işleme Gölbaşı sulh ceza hakiminden de onay çıktı ki, şaşırtıcı değil.
Anlaşılan Türkiye’nin kara mizahı haline gelen yargının bir görevi de idarenin keyfi kararlarını imza mercii olmak. Uzun zamandır böyleydi de bu son karar ile bir kez daha gördük. Yargının tek vazifesi bu değil tabi. Öyle gelişmeler yaşanıyor ki toplum olarak can ve mal güvenliğimizin kimlere emanet olduğunu acıyla idrak ediyoruz. O gelişmelerden biri de Gaziantep’te IŞİD infazcısı Ahmet Güneş’in yargılanma süreci. 2 yıl önce yakalanıp ‘kasten adam öldürmek’ suçundan yargılanan Güneş, 7 ay içinde tahliye ediliyor. ‘Terör örgütü üyeliği’nden verilen 7.5 yıl hapis cezası da ‘iyi hal indirimi’ yapılarak düşürülüyor. Sonradan IŞİD infazcısı olarak kafa kesme, infaz görüntüleri ortaya çıkan bu kişinin birinci derece yakınları yine Türkiye’de kanlı eylemlerin failleri.
Ağır ceza mahkemesinin bu tahliye nedeniyle sorumluluğu var elbet. Ama asıl sorumlular, IŞİD terör örgütü eylemcilerini takip etmeyen, yeterli delil toplamayan, görevini savsaklayıp kötüye kullanan istihbarat ve güvenlik yetkilileri. Asıl sorumlu, o istihbarat ve güvenlik yetkililerini koordine eden, yöneten siyasi irade. O siyasi irade ki, ülkede insanlar katledilirken, güvenlik tehdidi had safhadayken emrindeki yetkililere Hizmet Hareketi’ne gönül verenler başta olmak üzere insanları ‘paralel’ diye yaftalayıp, cadı avı yaptırıyor. O irade ki, IŞİD terör örgütünün faaliyetlerini engellemek yerine ulusal yayın yapan gazetelerin internet sitelerini kapattırıyor.
Yeni Hayat Gazetesi’nin sitesi yaklaşık iki haftadır erişime yasak. Ulaştırma Bakanı iken sansürcülüğü ile tanınan Binali Yıldırım, başbakan yapılınca ayağının tozuyla iki gazetenin sitesini kapattırdı. Ortadaki en basitiyle görevi kötüye kullanma suçu, ama asıl olarak basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının engellenmesi suretiyle Anayasa ihlali. Dolaylı olarak da IŞİD terör örgütüne destek görüntüsü ortaya çıkıyor. TİB kanuni görevini yapmayıp siteyi açmayınca son çare başbakanlıktan TİB’e kadar suç duyurusunda bulunuldu. Bu ülkede basın özgürlüğü ve hukuk arayışı, samanlıkta iğne aramaktan zor. Savcılığa başvurmak, karanlık bir odada olmayan kara kediyi aramak gibi. Ama o kedi bulunacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder