Savcı Mehmet Selim Kiraz cinayeti sonrası, medyaya yansıdığı
kadarıyla ülkede ilginç bir tablo var. Menfur cinayet ile ilgili AKP’nin “öz” tabanı
olarak sayabileceğimiz İslamcılar, bugüne kadar olduğundan farklı bir refleks
verdi. Normalde TC devletini pek saymayan, Cuma namazına bile gitmeyen İslamcılar,
savcı için üzüntü duyma, gerçeğin ortaya çıkması talebi dışında kamuoyunu “tahrik” etme düzeyinde
farklı bir tavra girdiler. Devletinin resmi görüşünü benimseyip, bu yönde
sorgulayan kesimden sorgusuz sualsiz kabullenme evresine geçtiler.
Bu durum doğrudan 2006 yılındaki Danıştay saldırısını akla
getiriyor. Danıştay 2. Dairesi,bir anaokulu öğretmeniyle ilgili davada ‘kamu
görevlisinin sokakta da başörtüsü takamayacağı’ gerekçesiyle verilen idari
cezayı onaylamıştı. Bu karar daha sonra Türkiye’yi sarsan korkunç olaylara
gerekçe sayıldı. 17 Mayıs 2006’da toplantı halindeki Danıştay 2. Dairesi’ne silahlı saldırı gerçekleştiren avukat
Alparslan Arslan, ‘başörtüsü yasağı” kararı nedeniyle üye hakim Mustafa Yücel
Özbilgin’i öldürüp, iki hakimi de yaraladı. Saldırının, provokasyon amaçlı
olduğunu anlamak için çok şey bilmeye gerek yoktu. Güpegündüz, güvenlik kameraları
ve x-ray cihazı bozulmuş Danıştay’da bir avukat ‘hayalet silah’ olarak
tanımlanan glock marka silahla elini kolunu sallayarak içeri girmiş ve
hakimlere saldırmıştı. Türkiye gibi geçmişi provokatif eylemlerle dolu bir
ülkede “görünürdeki gerçeği” sorgusuz sualsiz kabul etmek ‘makbul vatandaş”ın
yapacağı bir şey. Nitekim ulusalcı&laik kesimi, Danıştay saldırısındaki
onca soru işaretini görmezden gelip ya da gerçekten görmeyip bu cinayeti “irticai,
radikal İslam” eylemi olarak görmeyi tercih etti. Öyle tercih etti çünkü kafa
konforuna, inanç ve değerlerine uyuyordu. Devamında ise rahmetli hakimin
cenazesine gelen AKP’li bakanlar yuhalandı, başlarına su şişesi atıldı. Medyada,
dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın ismi cinayetin azmettiricisi olarak bile anıldı. O sırada dindar kesim ise
bu cinayeti sorguladı. Arkasında karanlık tezgahların, derin reflekslerin olduğunu
düşündü. Soruşturma ve dava sürecinde de bu sorgulamanın ne kadar haklı olduğu
ortaya çıktı. Mahkeme başkanı, tetikçi
avukat Arslan’a ,”Din için yaptığın eyleme neden bardan adam topladın?”
sorusu buradaki büyük tezgahı tuzla buz etti.
Bugün ise bir savcı , yine elindeki dosya nedeniyle hedef
alındı. Geçmişte konu “başörtüsü” idi bugün Berkin Elvan’ın öldürülmesi
dosyası. Danıştay saldırısı gibi öğleden önceki saatlerde gerçekleşen eylemde savcı
Mehmet Selim Kiraz, odasında rehin alındı. Gerekçe Berkin Elvan dosyasında
failin bulunmaması idi. Nitekim akşam saatlerinde savcı Kiraz, “karanlık” bir
eylemde öldürüldü. Cinayetin faillerinin diyalog için çağırdığı isimler,
devletin özellikle üst muktedirlerinin cinayet işlenene kadar olaya pek muhatap
olmaması, yayın yasağı, profesyonel silahların üst düzey güvenlikli adliyeye
sokulması,saldırganların polis ve istihbarat tarafından takip edilmemesi, ülke
çapında elektrik kesintisi, cinayetten sonraki savcının ölüm açıklamasındaki
çelişkiler hepsi bu cinayeti sıradan bir terör faaliyetinden öte olduğuna dair
soru işaretleri. Yani, nasıl Danıştay cinayetinde ne kadar soru vardıysa bugün
Çağlayan adliyesi cinayetinde de büyük soru işaretleri var. Ama bugün ne
görüyoruz? Dün Danıştay cinayetinde devletin resmi cinayet görüşünü kabul
etmeyen dindar ya da İslamcı geleneğin sözcüleri, bugün savcı Kiraz cinayetini
sorgusuz sualsiz “terör örgütü”ne bağlayıp, bunun üzerinden provokasyona varan
söylemlere girişiyor. Hatta, bu cinayetin tam da amaçladığı gibi olayın “alevi-sünni”
çatışmasına gideceği görüldüğü halde bu tahrik üslubu devam ettiriliyor. İşte,
bu savcı cinayetine gösterilen tepki bize İslamcılığın geleceği adına bir fikir
veriyor. Ulusalcılar gibi, gittikçe marjinalleşen bir zihniyet olma ihtimali yüksek.
Türkiye’ye hakim bir zihniyet olması mümkün değil. Çünkü, normal bir toplumsal
mutabakatla değil şu anda suni gerilimle inşa edilen bir sistemi temsil ediyor.
Bu açıdan bu ülkedeki geleceği bir ulusalcılıktan farklı olmayacak. Yani bu
cinayete verilen tepkiyi görünce insan “ulusal İslamcılık” için, ‘olmuş bu
olmuş’diyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder