Bir Ceylan’ın değeri 28 bin 208 lira 85 kuruşmuş… Yani, Yeni
Türkiye’de anlaşılacak dilde söylemek gerekirse, 28 altın varaklı kadeh ediyor…12
yaşında havan topu ile öldürülen bir çocuk için, Türk yargısı böyle buyurdu.
Ceylan, Diyarbakır'ın Licê ilçesine bağlı bir mezrada , 28
Eylül 2009 günü hayvanlarını otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan havan
topu ile öldürüldü. Öldürülmedi aslında, parçalandı. Evden çıkarken makarna
yapmasını istediği annesi, onun parçalarını eteğine topladı biraz sonra. Bu
hayattan, annesinden son dileği bir makarna kaldı ve bir de 7 yaşında
çektirilen o tek fotoğraf. Hayata şaşkınca bakan, kara gözlerini büyükçe açmış.
Bütün hayatının tek mirası o bir kare fotoğraf. Ama en büyük miras annesine,
babasına kalan acı.
Peki devlet, yargı ne yaptı? Ceylan’ın faillerini buldu mu,
yargıladı mı? Koca bir “hayır”. Havan topunun atıldığı karakol belli iken tek
bir sorumlu yargı önüne çıkmadı. Soruşturma dosyası boşluğa faili meçhul olarak
bırakıldı. Taksirle ölüme sebebiyet suçundan soruşturma açıldığı için, 15
yıllık zamanaşımı süresi var. Bunun 5 yılı geçti bile, geriye kaldı 10 yıl.
Ceylan’ı bir de 10 yıl sonra, dosyasının tamamen kapatıldığında hatırlayacağız
belki.
28 altın varaklı kadeh = Ceylan
Failler bulunamadı, ceza soruşturması sonuçlanmadı. Diğer yandan
olayın hukuki boyutu, devletin aileye ödeyeceği tazminat ile ilgili karar da
yeni çıktı. Devlet aileye Ceylan için ne biçti? Dört yıl sonra 28 altın varaklı
kadeh parası. Yavrusunun parçalarını topladığı eteğine sığacak 28 kadeh kadar
değer verildi Ceylan’a. Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, 5 yıl sonra 28 bin 208
lira 85 kuruşa hükmetti.
Maddi tazminat nasıl hesaplanıyor? Mahkemeler, maddi
tazminatın tespitini bilirkişiye bırakıyor. Bilirkişi de, ölenin yaşı, mesleği,
cinsiyeti, çevresi, eğitimi gibi etkenleri göz önüne alarak matematiksel bir
hesaplama yapıyor. Yargıda bir muamma bir durum, bu davalar, kumar oynamak
gibi. Bir mahkeme yüksek rakamlar verirken başka mahkeme tam tersi karar
verebiliyor. Ceylan için, hangi bilimsel veriler dikkate alındı bilmiyoruz. Bilirkişi, “zaten Diyarbakır Lice’de bir kız
çocuğu, ailesinin durumu iyi değil, okuma ihtimali yoktu, erkenden evlenme
ihtimali yüksek. Evlenene kadar da asgari ücretten şu kadar yardımı olurdu” diye
yaklaşmıştır belki. Ceylan, hayvanları otlatırken ölmüştü. Belki de bunun
üzerinden hesaplamıştır. Ama annesi Ceylan’ın “savcı” olmak istediğini
söylüyor. Zaman zaman hayvan otlattığı kızının teşekkür-takdir alan bir öğrenci
olduğunu, kendisine "Anne ben savcı olacağım" dediğini anlatıyor Saliha
Önkol. Ceylan’ın hayallerinin değeri böyle, ama bilirkişi o anki yaşamına göre
oldukça “gerçekçi ve menfaatçi” bir karar vermiş, devletin menfaatine.
Bahçeşehir'de villada ölmek ile Diyarbakır mezra'da ölmek farkı..
Mahkemenin Ceylan için öngördüğü tazminatı görünce aklıma
Münevver Karabulut cinayeti geldi. Münevver, 3 Mart 2009’da 17 yaşında ünlü ve
zengin bir ailenin oğlu tarafından parçalanarak öldürüldü. Ceylan da 28 Eylül 2009’da 12 yaşında hayvan
otlatırken, bir karakoldan üzerine gelen havan topu ile. Google’a “Münevver
Karabulut” yazınca 390 bin sonuç çıkıyor, Ceylan Önkol yazınca 64.500. Medyanın
ve Türk kamuoyunun ilgisini ve mahkemenin yaklaşımını belki de bu sonuç belirliyor.
Münevver için rekor bir tazminat çıktı; 37 bin 500 lira maddi ve 1 milyon 250
bin lira manevi olmak üzere toplam 1 milyon 287 bin TL'lik tazminat ödenmesi
kararı. Bu da Mayıs 2014’te Yargıtay tarafından onandı. Türk yargısı
matematiksel bir hesapla “destekten yoksun kalma” tazminatı olarak Ceylan için
28 bin 208 TL 85 kuruş belirlerken Münevver için 37 bin 500 lira belirledi. Fark
bu kadar değil, Ceylan için manevi tazminata hükmedilmedi. Ailenin çektiği
ızdırab ve acı, yargının kör yanına denk geldi. Münevver Karabulut için 1
milyon 250 bin TL manevi tazminata hükmedilirken Ceylan Önkol için “hiç”. Olaylar
farklı, kasıtlı işlenen suç durumu tabi ki sonucu etkiler ama arada niye bu
kadar uçurum var? Münevver için Garipoğlu ailesi, Ceylan için ise devlet
tazminat ödeyeceği için mi? Burada Münevver için niye yüksek tazminat veriliyor
diye sorgulamıyorum tabi ki, Ceylan için niye hiç manevi tazminat verilmiyor.
Ceylan’ın acısının niye hiç değeri yok devletin yargının gözünde. Türkiye’de İstanbul
Bahçeşehir’de villada öldürülmekle Diyarbakır Lice’de bir mezrada hayvan
otlatılırken öldürülmek arasından niye bu kadar uçurum var, fark niye bu kadar
açık?
Türk yargısı o kadar adil ki, kuruşuna kadar hesaplamış Ceylan’ın canını,
hani son nefesini bile saymış diyeceksiniz. Ama yargının hesabı ortada, Ceylan’ı hayattan çıkarınca
o boşluğun değeri 28 bin 208 lira 85 kuruş. Bu yargı matematiği bizi kandırıyor,
vicdanımızı canımızı kanatıyor hocam.