Yargıtay, 361 sanıklı
Balyoz darbe planı davasını, yargılamada 3’üncü yılı dolmadan
sonuçlandırdı. Bu, Ergenekon’la başlayan darbe yargılamaları sürecinde
Yargıtay’dan çıkan ilk karar.
Rakamsal
bazda beraat ya da mahkumiyetten ziyade, Yargıtay’ın “darbe teşebbüsü
suçu, deliller” konusunda yaklaşımı çok önemli. Yargıtay, dosyadaki
delillere göre, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan liderliğinde bir
cunta yapılanmasının TSK içinde suç işlemek için bir araya geldiğini
kaydetti. Balyoz delillerinin hukuki olduğunu söylerken, bunlar ışığında
“darbe teşebbüsü” suçunun da işlendiğini tescil etti. Yani, sanıkların
temel savunma argümanı “sahte dijital deliller” iddiası tamamen çökmüş
oldu. Usule ilişkin bozma olmadı. Yani günlerce tartışılan
“yetki-görev”, tanık dinletme gibi konularda mahkemenin hukuk usulüne
uygun davrandığı tespit edildi. Esasa ilişkin ise kararın ayrıntısına
bakılacak olursa, dikkat çeken hususların başında 25 sanık hakkındaki
mahkumiyetin bozulması geliyor. Darbe planı yapıldığı sırada 1. Ordu’da
idari görevli olan Tuğg. Abdullah Dalay, Kara Kuvvetleri Komutanlığı
adına Balyoz seminerine gözlemci olarak katılan Tevfik Özkılıç, dönemin
Jandarma İstihbarat Başkanı Tuğg. Halil Helvacıoğlu bu isimlerden
birkaçı. Yine SUGA eylem planında ismi yer alan Tuğamiral Ahmet Türkmen
ve Balıkesir İl Jandarma Komutanı Albay Ali Aydın, Bursa Jandarma
Komutanlığı’nda görevli Abdurrahman Başbuğ da Yargıtay’ca beraat
ettirilenlerden. Mahkumiyet kararı bozulan isimlerin çoğunun Jandarma
Komutanlığı mensubu olması dikkat çekiyor.Kararda önemli olan bir nokta da Balyoz soruşturmasının başından beri gündeme getirilen “suç için anlaşma” suçu. Sanık avukatları bütün sanıkları bu suça katmak istese de, Yargıtay 63 sanığın “suç için anlaştığı” ancak soruşturma başlamadan bu ittifaktan çekildikleri için de onlara ceza verilemeyeceğini belirtti. Bu sanıklar ise genel olarak SUGA eylem planı ve EK-A gibi listelerde adı geçenler. Hatırlarsak EK-A listesinin başında “Balyoz Harekât Planı’nın “İcra” bölümünde “Balyoz Güvenlik Harekât Planı kapsamında kendilerine kişiye özel olarak görev tevdi edilen ve bu onurlu görevi kabul eden personel” şeklinde yazıyordu. Yani EK-A listesindekiler darbe teşebbüsüne katılmayı kabul etse de, sonradan kendi iradeleri ile vazgeçmiş sayıldılar. Bu da, yine dosyada “kurunun yanında yaş da yandı” şeklindeki tartışmaları sonlandırmış oluyor.
Yargıtay’ın onaması ile 237 sanık hakkındaki mahkumiyet kararı kesinleşmiş oldu. Bundan sonra iç hukuk yollarının tüketilmesi için sanıkların önünde iki yol var. Ceza avukatı Erdal Doğan’a göre, sanık müdafileri bir ay içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurup karar düzeltme talebinde bulunmasını isteyebilirler. Başsavcılık da, başvuruyu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na götürebilir. Ama bu, uygulamada pek sonuç çıkaran bir yöntem değil. Son iç hukuk adımı ise Anayasa Mahkemesi’ne gitmek olacak. 237 sanık, 12 Eylül referandumu ile birlikte getirilen “bireysel başvuru” hakkı kapsamında AYM’ye başvuracak. Yine mahkumiyetlerin haklılığı yönünde karar çıkarsa AİHM’ye gidebilecekler. Dosyada bozma kararı verilen kısım ise tekrar İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yani eski özel yetkili mahkemeye (ÖYM) gelecek. Mahkemenin önünde iki seçenek var; ya bozmaya uyup yeniden hüküm tesis edecek ya da eski kararında direnecek. Her şekilde haklarında bozma kararı verilen sanıkların yolu Yargıtay’dan geçecek.
http://www.zaman.com.tr/gundem_kararda-rakamlar-degil-tespitler-onemli_2149995.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder