Tesettürlülerin yaşam tarzı, kıyafetleri ile ilgili tartışma
hiç bitmiyor. Hatta son günlerde daha da arttı. Ve bugünlerin meşhur deyişiyle “nobran”
bir dille müdahaleye maruz kalıyor. Nobrandan kastım da bazı başörtülüler için
kullanılan “süslüman” tanımı. Başörtülü arkadaşlara da sordum, bu tanımı “ağır
ve hadsiz” buluyorlar ve incinmişlik söz konusu. Ben de katılıyorum, ve
ekliyorum bunu söylemek tam anlamıyla “hadsizlik, nobranlık”.
Biz yine de, bu konuda çuvaldızı kendimize iğneyi karşı tarafa batıralım. Önce iğneden
başlayıp, sevgili başı açık arkadaşa seslenelim; dindar da olsa, başörtülü de
olsa olayımız “kadın”. Yani nefis kriteri araya giriyor, bunu bir unutmasanız
keşke. Karşı tarafın kadınları, özellikle eli kalem tutanlar, klavyeyle ahbap
olanlar başörtülünün de kendisi gibi kadın olduğunu, süslenmeyi sevdiğini
düşünerek, empati kurarak yorum yapsanız keşke. Ama zaten başörtüsü düşmanlığı, antipatisi olanlara
ise bir şey söylemeye gerek yok. Allah’tan hidayet dileyelim.
Çuvaldız kısmına gelince, orası epey fazla. Bir “Müslüman” olarak temsil noktasında
başörtüsü tercihimiz olduğuna göre, hassas olmamız da gerekli. Yani olay sadece
“benim tesettürüm benim kararım” demekle kapatılacak, bireysel özgürlüğümüzle
sınırlı değil.
Ve gelinen noktada, tesettürlü kadınların en büyük
handikabı, başı açık kadınları kopya ederek kendilerince hem “modern” hem de
tesettürlü bir çizgi oluşturmaya çalışmaları.
Ultra topuklu renkli ayakkabılar, dar pantolonlarla; şekil ile öz’ün birbirinden
fersah fersah uzaklaşması, niyet ile yapılanın arasına, Ağrı dağı ile Lût gölü
kadar mesafe girmesi... Halbuki, tesettürün ruhuna uygun bir kıyafet tarzı ile
hem daha şık ve daha özgün hem de güzel giyinebilmek mümkün.
Başı açık kadınların
modasını takip etmek, tesettürlülerin ucuz ve kolay yolu tercih etmelerinden
kaynaklanıyor. “Tesettür!” moda
dergileri de bu konuda en büyük kötülüğü yapıyor desek yeri. Başörtülülerin
zevklerini geliştirmelerine değil, copy-past kolaycılığına alıştırıyor. Ortaya da,
tesettür ya da başörtü değil, ne idüğü belirsiz , tanımlanamayan bir varlık, bir
durum çıkıyor. Doğrusunu söyleyeyim, ben açık kadınlara yönelik moda
dergilerini daha beğenip zevkle takip ediyorum. Çünkü orada bir taklit ya da
sunilik yok. Başı açık kadının kullanabileceği kombinasyonlar var. Ben de
oradaki renk uyumu ve parçaları inceleyip kendimce gözlem yapıyorum. Ama tesettür
iddiasındaki dergilere baktığımda tamamen taklitten oluşan bir yol
benimsediklerinden çiğ ve sakil geliyor. Esası,özü arka plana atıp, sadece
başörtüsünü şekle indirgeyip yine başörtülülere kötülük yapılıyor. Aynı,
başörtüsünü siyasi simge, irtica simgesi gören şekilci laikçiler gibi.
Ve sonuç olarak biz başörtülüler, dikkat edelim, tamam. Ama başörtülüler,
herhangi bir açık kadına ya da erkeğin giyimine karışıp nobran bir dille onları
aşağılamıyorsa, onların da bunu yapmaya hakkı yok. En azından zaten dahil olmadığınız bir
kategoride fikir beyan ederken bari bireysel özgürlükleri temel alıp söz
söyleyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder