BÜŞRA ERDAL-ANALİZ
Hükümet,
ceza
yargılaması ve terörle mücadeleye dair kanunların sebep olduğu sorunlu
uygulamaları
ortadan kaldırmak için yasa çalışmaları yapıyor. Bu çalışmalar da
“paket”
olarak karşımıza çıkıyor. Önümüzdeki günlerde meclise getirilecek olan
4. Yargı
paketi de bunlardan biri. Her değişiklik öncesi olduğu gibi yine paketin
getirdiği “somut” yeniliklerle birlikte bir de daha çok “temennileri”
konu alan
haberler yapılıyor. 4. Yargı paketinin, Ergenekon ve Balyoz ve KCK
davaları
sanıklarının tahliyelerini içerecek düzenleme olduğu söyleniyor. Halbuki
Adalet
Bakanlığının yaptığı açıklamalarda bu şekilde bir sonuç çıkmıyor. Çünkü
bu davaların sanıklarının yargılandığı suç maddeleri paketin konusu
değil.
Şimdiye kadar
ortaya çıkan bilgiler ve açıklamalara göre, 4. Yargı paketin ana konusu “düşünce
ve ifade özgürlüğü”. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM)’in kararları
ve yaklaşımlarına göre adım atılıyor. Mahkemelerin bazen “özgürlükçü” bazen de “suç”
olarak tanımladığı eylemler için yasal dayanak getiriliyor.
Terörle Mücadele Kanunu(TMK)’nun
6 ve 7’inci maddesiyle ilgili “terör propagandası”suçu kaldırılmıyor ama “cebir
ve şiddet eylemlerini övmeden” yapılan açıklamalar suç olmaktan çıkıyor. Yine aynı
şekilde TCK’nın “suçu ve suçluyu övme” başlıklı 215’inci maddesinin de bu yönde
değişikliğe uğrayacağı belirtiliyor. Bu değişikliğin anlaşılabileceği en iyi
örnek de “sayın Öcalan” ifadesi. Yıllardır bu ifadeyi kullanmaktan yargılanan
siyasetçiler olmuştu.Ancak zaten Yargıtay 9.Ceza Dairesi Mayıs 2012’de KCK
davası sanığı Hatip Dicle ve BDP'li Selim Sadak'a “Sayın Öcalan” tabirinden
dolayı açılan davada bu ifadenin suç olmadığını içtihat haline getirmişti.
Yargıtay, bu sözlerin ifade özgürlüğünü düzenleyen, “Anayasa'nın 26, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına ilişkin
Sözleşme'nin 10. maddesi kapsamında” olduğunu ifade etmişti. Ancak geçmişe bakıldığında
Adalet Bakanlığı 2008 yılında bir soru önergesine
verdiği cevapta, 7 bin 887 kişinin "sayın" dedikleri için
yargılandığını açıklamıştı. 2006-2007 yıllarında ise bu suçtan 949 kişi ceza almıştı.
Dolayısıyla, 4. Yargı Paketi deYagıtay’ın bu içtihadının kanuni dayanağı
haline gelecek. Üniversite
öğrencilerinin sadece “pankart” asma gibi suçlardan tutuklanmaları da tarihe
karışan uygulamalardan olacak. Kanuna göre, açıklama, bildiri basma, yayınlama,
pankart açmanın “terör propagandası” olup olmadığını yine şartlarına, “cebir ve
şiddet” unsuru olmasına göre yargı mensupları tespit edecek.
Pakette ayrıca,
halkı askerlikten soğutma suçunun hapis cezası kaldırılacak. Bu da tamamen “düşünce
ve ifade özgürlüğü” içinde olan bir düzenleme. İşkence suçunda zamanaşımının
işlemeyeceği düzenlemesi getirilecek. Sonuç olarak, paketin içeriğine göre, “darbe
teşebbüsü, terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği” gibi suçlardan yargılanan Ergenekon
ve Balyoz sanıklarını ilgilendiren boyut yok. KCK davasında da sınırlı sayıda
sanığı etkiliyor. Zaten Ergenekon ve Balyoz davası sanıklarını etkileyebilecek en
önemli adım 3. Yargı paketiyle atılmıştı. “Denetimli serbestlik” uygulamasında
üst hapis sınırı kaldırılmıştı ve tahliye hakimlerin takdirine bırakılmıştı. Hala
da bu yasal kural geçerli. Yani sadece bu paket “teknik” olarak büyük
rakamlarda tahliye getirmiyor. Bu yönde kamuoyunda algı oluşturmak da hatalı
bir yaklaşım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder