‘Tahir kendini güvende hissetsin diye mezarına duvar ördürdüm’
diyor eski Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi. Dört Ayaklı
Minare’nin önünde Elçi’yi katleden kurşunun adresi 3 aydan fazla zaman geçmiş
ve hala tespit edilememişken, meçhul katilden korunmak için duvarın arkasındaki
bir ölü şimdi o. Ölüler mezarda bile güvende değil bu ülkede..
Zaman ise,
hayattaki son özgür basın kalelerinden biri yani 30 yıllık gazeteciliğini korumak,
onun mezara sokulmasını engellemek için 2 yıldır direndi. 14 Aralık 2014’te yüzlerce
polis gazeteye baskın yaparak genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’yı gözaltına
aldı. Zaman direndi. 9 Ekim 2015’te bu kez Today’s Zaman’ın yöneticisi Bülent Keneş için polis baskını
oldu, bu hukuksuz girişime karşı çıkıldı. Güvenlik güçleri, 11 Kasım 2015’te
Zaman’ın matbaasında yasal olarak basılan ‘Özgür Bugün’ gazetesinin 3 nüshasını
teslim almak için tomalar ve helikopter eşliğinde baskına geldi. Yazı işlerine
kadar çıkma cüreti gösterildi, buna da tepki verildi. ‘Bunların niyeti kötü, hukuk,
kanun dinlemiyorlar, kurtuluş yok’ deyip teslim bayrağı çekmeden haksız ve
hukuksuz uygulamalara karşı durdu. Her zaman hukuku, evrensel hukuk ilkelerini,
Anayasa’yı ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası hukuk metinlerini
hatırlattı. İktidarı, hukuk devleti zeminine davet etti. Sağlam bir
zemindeyseniz, onu bırakıp çürük zemine atlamak delilik olur. Onun yerine çürük
zemindekini sağlam zemine çağırıp kurtuluş yolu gösterirsiniz. Zaman da bunu
yaptı. Hep beraber batmak yerine hep beraber kurtulmak için yol gösterdi. Hakikati
söyleme cesaretiyle basın özgürlüğüne sahip çıktı.
Türkiye Cumhuriyeti
devletinde bu kadar kısa sürede bu kadar polis baskını ve iktidar baskıyla
karşı karşıya kalmış başka bir medya grubu yoktur. Bütün bunlara rağmen en son
4 Mart 2016’da da Sulh ceza hakiminin Zaman’a kayyım atadığı haberi geldi. Gece
yarısına doğru binden fazla terör, özel tim ve çevik kuvvet polisi ile gazete
binasına baskın oldu. Başlarındaki üç kayyım ile basın özgürlüğünün tabutuna
son çiviyi çakmaya geliyorlardı bu kez. Zaman’ın yanında ise ne dış güçler ne
de farklı bir kesim, sadece vefalı, inançlı okurları vardı. Yalnız ve güzel bir
topluluk. Başörtülü, eli tesbihli kadınlar gazetesine sahip çıkıyordu. Kadın,
yaşlı, çocuk demeden acımasızca biber gazı, plastik mermi ve su ile müdahale
ettiler. Gazetenin kapısını kırıp girdiler.
Bir iftirayı gizli
bir isme ‘tanık’ adı altında söyletip delile dönüştürerek, kanunen yetkili ve
görevli olmayan bir hakimlikten alınan karar ile ‘modern bir gasp’ sistemi olan
kayyım ataması gerçekleştirildi. İlk günkü manşet ve yayınlara bakılırsa, bu bir
havuzlaştırma girişimiydi. Tek emelleri sağır edici bir suskunluk yaratmak.
Halkın, toplumun kulağının dibinde patlatılan bir bomba gibiydi kayyım ataması.
Sonrasında duyulan ise sadece havuz şırıltıları. Şimdi basın özgürlüğü
mezarında. Demokrat kesimlerce bu hukuksuzluklara direnme olmayacaksa yapılacak
tek şey kalıyor geriye; basın özgürlüğünün mezarına duvar örmek. Çünkü bu
ülkede ölüler bile güvende değil...
İmza: kayyım tarafından işine son verilen bir gazeteci
Not:4 Mart 2016 Cuma günü kayyım baskını yapıldı, bu yazı ise 7 Mart 2016 tarihli Zaman gazetesi için yazıldı ama
kayyım tarafından kullanılmadı. Unutmayacağız, her zaman demokrasi, özgürlük ve hukuk mücadelemiz devam edecek.